YENİ MALİKİN GEREKSİNİMİ SEBEBİYLE TAHLİYE DAVASI

 

Ülkemizde her yıl binlerce taşınmaz alınıp/satılmaktadır. Bazılarında kiracı mevcut değilken önemli bir kısmındaysa kiracı bulunmaktadır. Taşınmazı alan kişi yatırım amacıyla değil de kullanmak amacıyla taşınmazı alıyorsa, kiracıyı tahliye yoluna gitmesi gerekecektir.

 


Taşınmazı edinen kişinin, kiracı ile önceki malik arasında düzenlenen sözleşmede önceki malikin halefi olacağı kuşkusuzdur. Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen özel hükümler haricinde kiracının kira borcunu ödemesi durumunda malikin on yıl boyunca kira sözleşmesine uyması gerekmektedir. Bu sebeple yasa koyucu yeni malikin mağduriyetini önlemek amacıyla, ona, edinme tarihinden başlayarak 1 ay içerisinde kiracıya yazılı bildirimde bulunup, altı ay sonrasında sözleşmeyi sona erdirebileceği dava imkanı tanımıştır.

 

Gerçekten de Türk Borçlar Kanunu’nun 351.maddesinde kiralananı sonradan edinen kişinin, ihtiyacı sebebiyle mevcut kiracı ile olan kira akdini nasıl sonlandırabileceği düzenlenmiştir. Buna göre; kiralanan taşınmazı sonradan edinen kişi, kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir davayla sona erdirebilir. Yargıtay kararlarında yazılı bildirimin bir aylık sürede kiracıya ulaşması aranmaktadır. Biz bu karara katılmıyoruz. Zira yazılı bildirimin noter vasıtasıyla yapıldığı ve PTT aracılığıyla gönderilmesi sebebiyle, tebligat aşamasında ihtarnamenin PTT’de kaybolması, kiracının tebligat sürecinde evde bulunmaması sebebiyle iade gelmesi, PTT memurunun adresi bulamaması, yaşanan yoğunluk sebebiyle geç ulaşması gibi aksaklıklar sıklıkla yaşanmaktadır. Bu sebeple kanunda düzenlenen bir aylık sürenin ihtarnamenin noterde düzenlendiği gün olarak uygulanması gerektiği kanısındayız.

 

Yeni malik keşide ettiği ihtarnamede kiralanan taşınmaza ihtiyacını, ihtiyaç sebebini ve kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı dava ile sonlandıracağını belirtmelidir. İhtarnamede, süreç içerisinde doğacak kira bedellerinin talep edilmesi, ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açılmasına engel teşkil etmemektedir.

 

Yeni malik altı aylık süre dolmadan dava açamaz. Davanın TBK 351.maddesinde açıkça öngörüldüğü üzere altı aylık süre dolduktan sonra ve kira sözleşmesi sona ermeden önce açılması gerekmektedir. Buna rağmen davanın açılması halinde, dava şartının yerine getirilmemesi sebebiyle dava reddedilecektir.

 

Yeni malik dilerse, gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme hakkını sözleşme süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da kullanabilir.

 

Açılacak tahliye davasında taşınmazın bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesi yetkili ve görevlidir. Davada yargılama giderleri yıllık kira bedeli üzerinden nispi olarak belirlenmektedir.

 

İnfazı için kesinleşmesi gereken kararlar Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda sınırlı sayı ilkesine göre düzenlenmiştir. Tahliye kararları belirtilmediği için, Sulh hukuk mahkemesince verilen tahliye kararının infazı için kesinleşmesine gerek yoktur.

 

İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda ihtiyacın samimi, gerçek ve zorunlu olması gerekir. Davacının bu hususları ispatlaması gerekmektedir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamaz. Henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı sırada ihtiyacın varlığı yeterli olmayıp, dava süresince devam etmesi gerekir. Dava devam ederken kiralanan taşınmazın ihtiyaçlı tarafından satılması, ihtiyaç iddiasının gerçek ve samimi olmadığını gösterir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi         2017/9396 E.  ,  2019/4734 K.)

 

İhtiyacın neler olabileceği her somut olaya göre değişiklik göstermektedir. Konut ihtiyacı için, taşınmazın merkezi konumda olması, ihtiyaç sahibinin yaşadığı taşınmazının yetersiz olması, edinilen taşınmazın ihtiyaç sahibinin işyerine yakın olması, yurt dışından kesin dönüş yapılması, ihtiyaç sahibi olabilecek kişilerin akrabalarıyla birlikte kalıyor olması gibi örnekler verilebilir. Yargıtay önceleri sadece kirada bulunmanın ihtiyaç için yeterli olmadığına, tahliye tehdidi altında olunması gerektiğine karar vermekteydi. Ancak son yıllarda istikrarlı şekilde kirada bulunmanın ihtiyacın varlığı için yeterli olduğuna hükmetmektedir.

 

İşyeri ihtiyacı için, ihtiyaç sahibinin uzun bir süre işsiz olması, mevcut işyerinin yetersiz kalması, yurt dışından kesin dönüş yapmış ve iş kurmak istemesi sebebiyle işyeri açması ve daha birçok örnek verilebilir.

 

İşyerleri ve konut için ihtiyaç, işyerinin ve konutun durumu, gereksinimi karşılayıp/karşılayamayacağı, başka mülkler bulunması halinde avantajları ile yapılacak işe göre değişkenlik gösterdiğinden dolayı dava aşamasında gerçekten ihtiyacın olup/olmadığı hususunda bilirkişi raporu alınabilmektedir.


 Kiralananı sonradan edinen kimse, şartların varlığı halinde kira parasının tespiti davasını açabilir. Bu davayı açması ihtiyaç iddiasının varlığını etkilemez. (Yargıtay 6.Hukuk Dairesi 2006/1602 E., 2006/3434 K.)


 Instagram Sayfamızı Ziyaret Etmek İçin Tıklayınız

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder