2.1. Geçerli Ve Mevcut Asli Bir
Borç Olmalıdır
Kefalet
ilişkisi TBK md. 582/I. fıkrasında belirtildiği üzere mevcut ve geçerli bir
borç için kurulabilir. Ancak, gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için
de, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere
sözleşme kurulabilir. Aslî borcun, kefalet sözleşmesi yapıldığı anda mevcut
olması şart değildir. Bunun, borcun muaccel olduğu, yani alacaklının kefile
başvuracağı, kefil aleyhine takibe geçebileceği anda mevcut olması yeterlidir.[1] Örnek olarak uygulamada kredi açma veya
câri hesap sözleşmeleri çerçevesinde bankaların verecekleri krediler için
yaptıkları sözleşmelerdir.
Asıl borcun mevcut olması gerektiği gibi
geçerli de olması gerekir. Şayet asli borç başlangıçtaki imkânsızlık, hukuka
veya ahlaka aykırılık, şekil eksikliği, ehliyetsizlik, muvazaa gibi sebeplerle
bâtıl olması halinde kefalet sözleşmesi geçersiz olur. Bu durumlara ek olarak
aşırı yararlanma ya da irade sakatlığı sebebiyle asıl borçlu sözleşmeyi iptal
ederse, kefalet sözleşmesi geçersiz olur. Kefil, asıl borcun mutlak butlan
sebebiyle geçersiz olduğunu bilmeden yaptığı ödemeyi sebepsiz zenginleşme hükümlerine
dayanarak alabilir.[2]
TBK
582/II. Fıkrasında asıl borcun geçerliliği ilkesine istisna getirilmiştir.
Yanılma veya ehliyetsizlik sebebiyle borçlunun sorumlu olmadığı bir borç için
kişisel güvence veren kişi, yükümlülük altına girdiği sırada, sözleşmeyi
sakatlayan eksikliği biliyorsa, kefaletle ilgili kanun hükümlerine göre sorumlu
olur. Asıl borçlunun ehliyetsizliğinden, sınırlı ehliyetsizliği anlamak
gerekir. Sınırlı ehliyetsizin yapmış olduğu asıl borç sözleşmesine
yasal temsilci onay verdiği takdirde, sözleşmedeki eksiklik giderildiği için,
kefalet sözleşmesi geçerliliğini korur. Ancak asıl borçlunun tam ehliyetsizliği
halinde aleyhine borç doğmayacağı için, kefil, onun küçüklük ve kısıtlılık
durumunu bilerek borca kefil olsa bile, kefalet sözleşmesi geçerli olmaz.[3]
Bahsedilen bu hüküm borçlu yönünden zamanaşımına uğramış bir borca kefil
olan kişi hakkında da uygulanır.
2.2.Eşin Rızası olmalıdır
Evli
olan kişiler ancak eşlerinin rızalarıyla kefil olabilirler. Bu husus TBK md.
584/I fıkrasında düzenlenmiştir. Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık
kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak
diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından
önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Rızası alınan eş bu
rızayı mutlaka yazılı vermek zorundadır. Eş rızası geçerlilik şartı olduğundan,
yokluğu halinde kefalet hüküm ve sonuç doğurmaz. Rıza veren eş bu rızasını ya
önceden vermeli ya da işlem esnasında işleme katılmak suretiyle vermelidir.[4]
Kefalet sözleşmesinden sonra verilen onay geçersizlik sonucu doğurmaktadır.
Kefalet
ilişkisinde bazı durumlarda eş rızası aranmamaktadır. Bu haller TBK 584/II
fıkrasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin
sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete
dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına
sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmemektedir.
Eşin
rızasının düzenlendiği TBK 584 maddesine 28/3/2013 tarihinde 6455 sayılı kanun
ile üçüncü fıkra eklenmiştir. Bu fıkra ile ticaret siciline kayıtlı ticari
işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından
işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri
ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar
tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli
Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun
kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım
satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve
kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek
kefaletler için eşin rızası aranmamaktadır.
2.3.Kefalette Şekil Şartlarına
Uyulmalıdır
Kefalet
ilişkisi kurulması için sıkı şekil şartlarının yerine getirilmesi
gerekmektedir. Bu şartlar TBK md. 583/I fıkrasında düzenlenmiştir. Kefalet
sözleşmesinde sözleşme mutlaka yazılı şekilde yapılmalıdır. Kefil ;
- Sorumlu olacağı azamî miktar ile
- Kefalet tarihini ve
- Müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini
- El yazısı ile sözleşmeye yazmalı, imzalanmalıdır.
Belirtilen bu şekil şartlarının
yerine getirilmemesi geçersizlik sonucu doğurur.
Bu şekil şartlarının
sözleşmede sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişikliklerde de
TBK md.583/III hükmü uyarınca sağlanması gerekmektedir. Aksi takdirde kefilin
yükümlülüğünü artıran değişiklikler hüküm doğurmaz. Kişi kendi adına kefil olma
konusunda özel yetki verecekse ve diğer tarafa veya üçüncü bir kişiye kefil
olma vaadinde bulunacaksa TBK md.583/II gereği aynı şekil koşullarına uymak
durumundadır. Ayrıca taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun
belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Adi
kefalet sözleşmesi tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu için TBK
m.14/I’e göre sözleşmede yalnız kefilin imzasının bulunması yeterlidir.
Alacaklının imzası bulunmasa da sözleşme geçerlidir. Sözleşmede alacaklının adı
bulunmayabilir; ancak borçlunun ismi mutlaka yer almalıdır.[5]
Azami
miktar mutlaka para ile gösterilmelidir. Teminat altına alınan borç, para borcu
dışında bir borç olsa dahi bu şart yerine getirilmelidir.[6]
[1] EREN, Borçlar Hukuku Özel
Hükümler, Ankara, 2017, s.769
[2] ARAL/AYRANCI, Borçlar Hukuku
Özel Borç İlişkileri, İstanbul, 2014, s.445
[3] EREN, Borçlar Hukuku Özel
Hükümler, Ankara, 2017, s.770
[4] ARAL/AYRANCI, Borçlar Hukuku
Özel Borç İlişkileri, İstanbul, 2014, s.449
[5] EREN, Borçlar Hukuku Özel
Hükümler, Ankara, 2017, s.773
[6] EREN, Borçlar Hukuku Özel
Hükümler, Ankara,2017, s.773
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder